8 Haziran 2012 Cuma

Işıl Eğrikavuk


1980 İzmit doğumlu olan Eğrikavuk İstanbul'da yaşıyor. Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri veEdebiyatı'ndan mezun oldu. Ardından Chicago'da görsel sanatlar yüksek lisansını tamamladı. Boğaziçi, Sabancı ve Bilgi Üniversitesi'nde Çağdaş Sanat ve Medya alanlarında dersler verdi. Halen Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olan Eğrikavuk, aynı zamanda Hürriyet Daily News gazetesinde editör olarak çalışıyor.

Video art ve performans sanatçısıdır. ''İşler görsel olarak karmaşık değil,çoğu video sanatçısının aksine benim ağırlık verdiğim kısım yazı'' diyen Eğrikavuk'un videolarında metin ağırlıklı bir anlatım vardır. Belgeselmiş gibi görünen ama aslında kurgusal hikayeler anlatan videoları, soru-cevap şeklinde ilerleyen röportajlardan oluşmaktadır. Röportaj tüm ciddiyeti ile sürerken yaptığı müdahalelerle  kurgu olduğunu anlıyorsunuz.

Eğrikavuk her işinde sosyal bir olguyu masaya yatırıyor.Amaç;farklı tarafların sesini bu sosyal olgu üzerinden duyurabilmek. Bu taraflar Olağan Dışı Bir Mahalle Turu'nda mahalledeki dükkan sahipleri ile sanat mekanlarıyken, Anı Müzesi'nde şehir politikaları ile işçilerin görüşleri arasındaki farklılıklar olabiliyor.

Hikayeleri ,tıpkı bir tığ işi gibi toplumun büyük ve küçük ölçeklerdeki bakış açıları arasındaki anlaşmazlıkları gösterirken ,büyük çaplı trajik olayları küçük insan hikayeleri vasıtasıyla anlamamıza yardımcı oluyor.

Çalışmaları;

Karanlık kütüphane Video,2006
Sınırdan bildiriyor Performans,2006
Anlık Görüntü Performans,2007
Gül Video,2007
Röportaj Video,2008
Panel Performans,2009
Olağan Dışı Bir Mahalle Turu Performans,2010
Anı Müzesi Video,2010




Kamusal Sanat Laboratuvarı

Bu insiyatif Mehmet Aksoy'un ''İnsanlık Anıtı'' heykelinin kaldırılması üzerine oluşturuln bir e-mail grubu ile (ucube suretler) ortaya çıkmıştır. Akademisyen, sanatçı ve öğrencilerden oluşan bir topluluktur.


İlk çalışmaları Çarpana,14 haziran 2011 tarihinde Kent,Kültür ve Demokrasi Forumu İstanbul Buluşması'nda gerçekleştirilmiş bir performanstır.Çarpana ,yörük kültürüne ait en ilkel dokuma biçimidir. Farklı kültürlerin bir araya geldiği fakat hiyerarşik düzen nedeniyle ayrı kalmak zorunda kalan insanları Çarpana bağı ile tekrar birleştirmek amaçlanmıştır.




İsimsiz Mektup (Bienal) , 2011 İstanbul Bienali'nin açılış gününde gerçekleştirdikleri bir performanstır. Bienal kartlarının aynısını, tek fark  olarak arkasında kazı kazan şeklinde tasarlanmış olan bu kartları bienal alanında dağıtmışlardır. Kazındığında Koç Holding kurucusu Vehbi Koç'un,Kenan Evren'e yazdığı 'Emrinize amadeyim' ile biten mektubuyla karşılaşıldı. İşte o mektup ;

Koç Holding’in kurucusu ve sahibi Vehbi Koç’un 3 Ekim 1980’de Kenan Evren’e yolladığı mektuptur:
Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatı teçhiz edecek ve onu kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler, göz önünde bulundurulmalıdır. DİSK’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinerek hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır. Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır, bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri mutlaka engellenmelidir. Zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim.

Bu performansta nasıl büyük bir sermaye çukurunun içinde bulunduğumuzu , insanların nasıl sömürüldüğünü ve sistemin iki farklı yüzü olduğunu anlatmak istemişlerdir.






''Müzeci'nin Çantası'' adlı performans gösterisi, 15 Şubat 2012'de İstanbul Modern'deki ''La La La İnsan Adımları'' ve ''Dünden Sonra'' isimli sergilerin açılışı sırasında yapıldı.Performans ,Müze ve  çirkin sermaye ilişkilerine bir göndermedir. Niyazi Selçuk'un gerçekleştirdiği bu performans, özel olarak tasarlanmış olan bir çanta ile müzeye giriş yapmasından ibaretti. Peki ya nasıldı bu çanta?  Ve neden hiç bir güvenlik müdahale edememişti?
Kişisel özel bir çanta idi çünkü.
Çantanın üzerinde İstanbul Modern logosu kullanılarak  ''Müessesemiz klimalıdır'' yazısı vardır.
 Ayrıca karekodların bulunduğu kartlarda açılış esnasında izleyicilere dağıtılmıştır.Telefonlerı ile bu kartları okutan kişiler Kamusal Sanat Laboratuvarı'nın web sitesine yönlendirildi.Bu yolla Oya Eczacıbaşı'nın söylemiş olduğu ''Sanat işletmesinin herhangi bir işletmeden farkı yok aslında. Sadece ürün olarak sanat yapıtları var.''  sözü ile karşılaşmalarını sağladılar.








     Sanatın her anlamda özgürlüğünü savunan Sanatorium insiyatifi 2009 yılında sekiz sanatçının bir araya gelmesi ile oluşmuştur.Alp Alanbay, Barış İlkhan, Buğra Kulbak, Guıdo Casaretto, Mehmet Turgut, Osman Lider Yalın, Tunç 'Turbo'Dindaş, Tunca Subaşı gibi sanatçıların ; heykel, fotoğraf, seramik ve grafiti ( stencil ) gibi farklı dsiplinler ile hayata bakışlarını ifade ettikleri çağdaş sanat platformudur.
     Burası bir sanat mekanı ama bir galeri değil. Sanatorium'un hikayesi tam bu noktada başlıyor. Bu sekiz sanatçının önceliği, alıcının keyfine ve galericinin cebine girecek olana ,ticari galeri sistemlerine ve kurumsal galerilere karşı olmalarıdır. Esas olanın sanatçı ve sanat üretimi olduğunu savunan ve bu şekilde hareket eden bir insiyatif olmuşlardır. Sanatorium'u oluştururken kendilerinin özgür olabilecekleri bir alan düşlemişlerdir.


     Ocak ayında gerçekleştirdikleri açılış sergisinin ardından bir süre bünyesinde yer alan sanatçıların kendi üretimlerine yer verdikleri  bir mekan olarak faaliyet göstermeye devam etmiştir.Zamanla insiyatif haricindeki yerli ve yabancı sanatçılarla da kişisel ya da karma sergiler düzenleyerek galeri kimliğini kazanmaya başlamıştır.

     Ve 2011 yılında galeri kimliği ile varlığına devam etme kararı almıştır. Şuan iki farklı mekanda faaliyetini sürdürmektedir.Bunlardan biri olan proje mekanı, sanatoriumun sanat insiyatifi kökenine ithafen sanatçıların ticari olmayan projelerini gerçekleştirebilecekleri bir alan olarak tasarlanmıştır.
Sanatorium Galeri ise yeni yeri olan Asmalımescit sokağında, hem genç ve kariyerinde ilerlemeyi amaçlayan, hemde kariyerinde ilerlemiş ve uluslararası alanda tanınmış yerli ve yabancı sanatçılarla Türkiye ve yurtdışındaki güncel sanat sahnesinde yer edinmeyi amaçlamıştır.



2009 yılında Sanatorium açılış sergisi ile başlayan mekanda, ''Yapmalısın-İstiyorum (2009)'',''Versus(2009)'', ''Passing China(2010)'',''Little Boy (2010)'',''Aile Salonu (2010)'',''Kural yok (2010)'',''stephan kaluza-complexe (2010)'',''Demirbaş (2010)'',''Luo Qing (2011)'';''Varsayılan(2011)'',''Zaman Aşımı(2011)'',''Suistimal (2011)'',''Orhan Cem Çetin-Yeni Çağ (2012)'',''Can Ertaş ,Artificially Flavoured (2012)'','' Luz Blanco-je ne me souviens pas // Ahmet Doğu İpek-Çokluk (2012)'' gibi sergilere ev sahipliği yapmıştır.

Şuan 21 Haziran-21 Temmuz 2012 tarihleri arasında Diana Blok'un ''See Through Us'' adlı sergisi bulunmaktadır. Sanatçı, poz vermeye gönüllü eşcinsel,lezbiyen,biseksüel ve transseksüel bireylerle bir araya gelerek, bireylerin özgürleşme yolunda verdikleri mücadeleleri fotoğraflamıştır. Sergi 21 Temmuz 2012 tarihine kadar Sanatorium'da görülebilir.


Sanatorium

Asmalı Mescit mah. Asmalı Mescit sok. no 32/A   Beyoğlu İSTANBUL

                                         Neriman Polat





1968 yılında İstanbul'da doğdu.Lisans eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resimünde tamamladı.1996 yılından beri yurt içi ve yurt dışı güncel sanat sergilerine katılmaktadır.Bir çok sanatçı insiyatifiyle de birlikte çalışmıştır. 1994 yılında dört kadın sanatçı ile oluşturdukları  'Arada' grubu (Nancy Atakan,Gülçin Aksoy,Gül Ilgaz ve Neriman Polat) ilk insiyatif tecrübesi olmuştur.

1995 yılından bu yana çalışmalarında anlatım aracı olarak fotoğraf ve videoyu kullanmaktadır.Sanatçı fotoğrafı ve videoyu her türlü metinsel ve duygusal çağrışımları ortadan kaldırmak için sadeleştirerek, belgesel ve kurgu arasında gidip gelen bir tür 'ekran görüntüsü' yaratır.

 2000-2009 yılları arasında İstanbul sanat ortamına ivme kazandırmış olan Hafriyat sanat grubuna dahil olmuştur.Bu grupla bir çok sergi gerçekleştirmiş olup ,2007 yılında ise Hafriyat Karaköy adlı sanat mekanını açarak bir çok tabulara dokunan sergi projeleri ile de gündemde etki yaratmıştır.

Türkiye'de yaşayan bir sanatçı olarak çalışmaları batılılaşma problemi,demokrasi,ayrımcılık üzerinedir.Daha önceki çalışmalarında globalizmin etkisi ,tüketim toplumu,kimlik yitimi,benzerlik ve ölüm gibi imgelere yer vermiştir.
Son dönem çalışmaları ise genellikle tüketimin,şehir hayatında bizi nasıl biçimlendirdiği ile ilgilidir.Şehirdeki değişimler ve bu değişimin kişilere yansımaları,gelenek ve modernlik arasında kalmışlık, ataerkil sistem ve bunun mimarideki,sokaktaki yansımaları gibi konulara değinmektedir. Ayrıca şehir dönüştürme projeleri adı altında toplumsal cinsiyet,kadına verilen roller ve kadına şiddetide irdelemektedir.

Türkiye'deki sanat ortamının güncel gidişatında sanatın para ile ölçülebilir birşey olduğuna hiç bir zaman inanmamıştır.Polat için sanat,tavırla ,duruşla ve düşünceyle,en çokta duyguyla ilgilidir. Bu nedenle 'iyi satan,iyi sanatçıdır' ona zıt bir tavırdır.Polat için yapıtlarının anlamlılığı önemlidir.